MENU
 

Silikon Vadisi Korsanları Film Analizinden Steve Jobs ve Bill Gates'in Müthiş Öyküsü

Silikon Vadisi Korsanları Film Analizinden Steve Jobs ve Bill Gates'in Müthiş Öyküsü

Martyn Burke’nin senarist ve yönetmen olarak ele aldığı biyografi, dram türündeki “Silikon Vadisi Korsanları”, Paul Freiberger ile Michael Swaine’nin yazdıkları "Fire In The Valley" isimli romandan uyarlanmış 1999 ABD yapımı bir filmdir. Apple Computer’in kurucusu Steven Paul Jobs (24 Şubat 1955-5 Ekim 2011) ile Microsoft Şirketi’nin kurucularından William Henry Bill Gates (28 Ekim 1955- …)’in gençlik yıllarından başlayan iş ilişkilerinin, rekabet ortamında nasıl bir mücadeleye dönüştüğünü ön planda vurgulayan film, belgesel tadında izlenebilme özelliğini de taşır. Bu iki güçlü rakibin günümüz zamanında yaşamış olması, söylemleri, röportajları, videoları ve icraatları gibi bilgilerin birinci dereceden bilgi içermesi, hayat hikayelerine dair yüksek güvenilirlik arz eder. Bu bağlamda, ele alınan dönemler incelendiğinde, Jobs ile Gates’in veya Apple ile Microsoft’un gerçekleriyle filmin tamamen örtüştüğü görülmektedir. Ayrıca karakterlerle oyuncuların fiziksel benzerliği ve oyuncuların karakterleri canlandırmadaki ustalığı mükemmel diyebiliriz. Bunun için en başta Steve Jobs’u oynayan Noah Wyle’ı ve Bill Gates’i oynayan Anthony Michael Hall’i ve yönetmeni taktir etmek gerekir. Filmde zaman zaman tarafların oportünist davranış biçimleri ele alınsa da gençlik dönemlerinde bilişime olan ilgileri, bu alanda yeni bir şeyler yaratma tutkusuyla çevrelenir. Film başlarken Jobs’un kayda değer replikleri, onun işine olan tutkusunun ve hayata dair hayal gücünün ipuçlarını verir. “… Evrende bir iz bırakmak için buradayız. Yoksa niye burada olalım ki? Tamamen yeni bir bilinç yaratmak istiyoruz, tıpkı sanatçılar ya da şairler gibi. Bunu böyle düşünmek zorundasınız. Yaptığımızla insan düşünce tarihini yeniden yazıyoruz.” Jobs dünyayı gerçekten değiştirebilmek için teknolojinin kullanılması gerektiğini düşünüyor. Geleceğe ait tahminleri oldukça güçlüdür. Üniversite eğitimini bırakıp döndüğünde, California’da bulunan Berkeley Üniversitesi öğrencilerinin 1971 yılında Vietnam Savaşı’na karşı eylemleri karesinde arkadaşı Steve Wozniak’a: "Bu herifler kendilerini devrimci sanıyorlar. Onlar değil biziz.” söylemi Jobs’un başarıya farklı bakış açısıyla ulaştığının kanıtıdır. Yakın arkadaşı Wozniak onun bu bakışını, “… bilirsin, Steve, hiçbir zaman sana ya da bana benzemedi. Her şeyi farklı gördü. Hatta sonraları Berkeley’deyken ben sadece kilobaytları ya da devre kartlarını görürken O, karma ya da evrenin anlamını görürdü.” sözleriyle özetler. İleri görüşlülüğü, kendi kendine motivasyonu, hırslı olması, pes etmemesi, özgüveni, azmi, kararlılığı, risk alabilmesi, hayallerinin olması, fırsatları iyi gözlemlemesi dışında karlılığın önüne koyduğu yeni bir şeyler yaratma tutkusu Jobs’u farklı kılmıştır. STEVE JOBS VE APPLE: Jobs'un gençlik yıllarında,“hippi” oluşumunun içinde olduğu bilinmektedir. Sınırsız bir özgürlük anlayışıyla uyuşturucu, müzik ve cinsellik iç içedir. Filmde Jobs, klasik müzik dinleyerek uyuşturucu kullandığı bir sahnede özgür ve mutludur. Arkadaşı Wozniak’ın bu konuyla ilgili verdiği bilgi, Jobs’un Hindistan’da katıldığı bir ayinden kısa anlarla hayat buluyor: -Steve ve ben birbirimizi kaybetmiş değildik; ama O, benim genelde gitmediğim Hindistan’da Asraham benzeri ya da Oregon’da bir araya gelip elma toplayan komünler… Bu Steve için bir yolculuk gibiydi; dışarı olduğu kadar içeri olan çeşidinden. Demek istiyorum ki kesinlikle garip yerlerde bulunmuş olmalı. Film başlangıcında Jobs’un statükoculuğa ve tekdüzeliğe şiddetle karşı çıkışını, 1984’te yapılan Apple’ın ilk reklam filmi olarak bilinen karelerde görürüz:  -…1984 romanındaki gibi haksızlığa uğramış emekçiler ve o büyük isyan kıvılcımı… her şeyi yöneten şeytani büyük kardeşe karşı… Otoriter, totoliter, merkeziyetçi yapıların veya baskıcı sistemlerin şiddetle eleştirildiği George Orwell’ın "1984" romanıyla “Big brother (büyük kardeş)” kavramı ünlenmiştir. Böylece film, Jobs’un kararlılığını, sıra dışı düşünüş biçimini, dünyayı değiştireceğine olan inancını ön planda vurgulayarak onun bir efsaneye nasıl dönüştüğünü resmetmeye çalışmıştır. Fimde Jobs’un bilgiyi tanımı da oldukça etkileyicidir. 1971’de Berkeley’de Steve Jobs ve arkadaşı Steve Wozniak, bazı çevrelerde kahraman olarak bilinen ve garip bir adam olarak tanımladıkları, sistemi alt etmenin yolunu bulan Kaptan Crunch adında biriyle tanışırlar. Bu adamla birlikte, ABD’de satılan “capn runch”ların içinden çıkan düdükte ufak değişiklikler yaparak uzun mesafeli aramaların bedava yapıldığı mavi kutu oluştururlar ve test için ilk olarak papayı ararlar. Jobs çok heyecanlıdır: -Bunun ne demek olduğunu biliyor musun? Bu güç demek. O garip ülkelerdeki gibi ordu devleti baskıyla devirir. Ele geçirdikleri ilk şey iletişim kaynakları “radyo, TV, gazeteler” olur. Bilgi güçtür. Daha sonra iki arkadaş bu mavi kutulardan yapıp satarlar. Para sıkıntıları olduğu günlerde Jobs’un kız arkadaşı Arlene ile birlikte çeşitli kostümler giyip çocukları eğlendirirler. Ama Jobs bu işler için yaratılmamıştır. 1976 yılında California Berkeley’de Jobs’un ailesine ait evin garajında arkadaşı Steve Wozniak’la birlikte bugünkü kişisel bilgisayarların gelişmesinde önemi olan Apple Computer’in temellerini atarlar. Bir kulüpte ilk kişisel bilgisayara temel olacak Apple I’in tanıtımını yaparlar ve elli adet sipariş alırlar. O günün önemini Jobs, "Hayattan ne istediğimizi bulmuştuk." sözleriyle özetler. 1977’de anonim şirket haline geldiklerinde estetik olarak tasarladıkları Apple II’yi piyasaya sürerek oldukça para kazanırlar. Teknik işleri yapan kişi, mühendislik okulundan ayrılan Wozniak’tır. Jobs’un hırslı, sert, kırıcı, ikna edici, etkileyici ve geçimsiz özelliklerinin hiçbiri arkadaşında yoktur; neşeli, hoşgörülü, esprili ve şakacı Wozniak’ı para da değiştirememiştir. Apple ona borçlu gibi görünse de, Jobs’un vizyonu olmasa Wozniak sıradan hayatına devam edecek karakterde bir izlenim bırakmaktadır. Özetle, hırsın yanı sıra  teknik bilgi ve vizyon birleşince bilgisayar sanayisinin önderlerinden olmak hiç de zor olmamıştır onlar için. Filmde, Jobs’un özel hayatı hakkında içe kapanık bir tutum içinde olduğu görülür. Evlatlık olma durumunu en yakın arkadaşı Wozniak’la bile çok az paylaşır. Ona annesini bulması için özel bir dedektif tuttuğunu söyler. Gerçek ailesi bulunduğunda ise öfkesinin kaybolduğu kısa bir an olarak gösterilir. Kız arkadaşı Arlene’le de bu konuları pek paylaşmamasının yanı sıra ailesinin onu istemediğini, kendisini de sık aramasından rahatsız olduğunu belirtir. Jobs’un tersine; Arlene karakteri, gerçeğe daha yakın, hayatın içinden ve daha masumdur. Arlene’nin “Belki önceki yaşamımda şair ya da sanatçıydım.” sözünü zırvalık olarak görmesi ve onu, kim olduğunu bilmemesiyle itham etmesi Jobs’un çok sinirlenmesine neden olur. Arlene’nin hamileliğine de çok sert çıkışır, hatta kızı doğduktan sonra DNA testinde baba olduğu kesinleşmesine rağmen bunu kabullenmez ve ondan Arlene’nin bebeği olarak söz eder. Oregon’a giderek kızının adını “Lisa” koyar. Ardından yeni bilgisayarın adını da Lisa koyunca, bilgisayarın adının neden Lisa olduğu merak konusu olur. Filmde geçmese bile, yıllar sonra “Tabi ki kızımdan esinlendim.” diyerek cevap verecektir. Kızını çok uzun aralıkta görmeye gider, sevgi davranışları göstermez ve parasının çok olduğu dönemlerde, zor şartlarda yaşamalarına rağmen asla para yardımında bulunmaz. Bunun nedeni sorulduğunda “bilmiyorum” yanıtını verir. Muhtemelen Jobs’un çok genç yaşta olması ve baba olma duygusuna hazır olmaması bunda etkendir. Film sonunda kısa bir kesit olarak -yıllar sonra evlenip iki çocuğu olduğunda- Lisa’yı aileye aldığı ve onunla ilgilendiği görülür. Bu aşamada Jobs’un kişilik olarak olgunlaştığı, yumuşadığı ve sıradan hayata uyumlu hale geldiği hissedilir. Bill Gates  ile Steve Jobs’ın Tanışması: Sene 1974, Bill Gates,  Harvard Üniversitesi öğrencisidir. Filmde onun bazı özelliklerine yer verilir. Kadınlarla pek ilgili değildir. Poker oynamayı çok sever. Pasaklıdır. Eflatun okur. Trafik kurallarına uymaması nedeniyle aldığı trafik cezaları hapis cezalarına dek varır. Ayrıca kız arkadaşıyla farklı şehirlerde aynı sinemayı izleyip telefonla paylaşma durumunu, bu akşam birlikte sinemaya gideceğiz diye açıklaması ilginç detaylardandır. Yazılım üzerine o kadar çok çalışır ki, ter lekeli kıyafetlerle dolaşması çevresindekileri rahatsız eder. Bill Gates, Steve Ballmer, Paul Allen üç arkadaştırlar. Paul’la çocukluk arkadaşıdırlar ve ikisi de bilgisayar teknolojisine oldukça ilgilidirler. Bir gün Paul elinde bir dergiyle çıkagelir ve dergiyi miskin bir şekilde yatağında uyuyan Bill’e uzatır. Çok heyecanlanırlar. Makalede Altair Projesi kapsamında geliştirilen bilgisayara bir dil geliştirilmesi gerektiği yazmaktadır. Gece gündüz çalışırlar ve bu bilgisayar için bir yazılım geliştirirler. Bu arada 1975 yılında Harward’daki eğitimini yarıda bırakan Gates, Paul’la birlikte 1976 yılında Albuguergue’ye gider. Hazırladıkları BASIC yazılım dilinin telif hakkını Altair adlı bilgisayarın tasarımcısı MITS’e satarlar. Gates çok ikna edici bir özelliğe sahiptir: “Aletiniz harika ama bizim dilimize muhtaç.” sözüyle istediği fiyata anlaşır ve ardından Paul’la iki kişilik bir otel odasına yerleşirler. Yazılım ve bilişim şirketi Microsoft’un öyküsü New Mexico Eyaleti’nin Albuguergue şehrinde iki kişilik otel odasında böyle başlar. Daha sonraları Gates, doğduğu Washington Eyaleti’nin Seattle şehrini Microsoft’un merkezi yapacaktır. Ardından bilişim dünyasının iki devi Microsoft ile merkezi California-Cupertino’da bulunan Apple’ın mücadelesi başlayacaktır. 1977, California-San Fransisco’da Computer Faire’de tanıtımı yapılan bilgisayarı görmeye giden ve Microsoft’tan geldiklerini belirten Gates ve Paul, Steve Jobs’a kendilerini tanıtırlar, ancak Steve onlarla ilgilenmediği için bozularak ayrılırlar. Jobs, büyük yıldızdır ve hayranlık duyulduğu kadar çalışanların çekindikleri bir liderdir. Pepsi Cola’dan John Sculley’e Apple’a başkan olmayı teklif ederken ki, "Hayatının geri kalanında şekerli su mu satmak istersin, yoksa tarih yazmak mı?" sözü oldukça etkileyicidir. Bu arada Wozniak birdenbire kazandığı bu kadar çok paradan rahatsızdır. Arkadaşları Dan’e neden hisse ayırmadığını, kendi hissesinden ona vereceğini söyler Jobs’a. Filmde ara konuşmacı olarak Wozniak’ın ağzından aktarılır bir çok söz. 1980’de Microsoft hala küçük bir şirkettir. “Dostlarınıza yakın olun ama düşmanlarınıza daha yakın.” sloganıyla canavar diye niteledikleri IBM’e giderler. Apple’la rekabet için onlara işletim sistemi teklif ederler. DOS işletim sistemi… Filmde, “Dünya tarihinde en büyük servetlerden birinin yaratılış anı” olarak nitelenir bu sahne. Microsoft’un IBM’e önerdiği işletim sistemine bile sahip değildirler aslında. Paul’un tanıdığı birinden 50 bin dolara aldıkları işletim sistemini geliştirip satarlar. Bundan sonra Gates çok paralıdır ama havalı değildir. Jobs: -Hayatı sadece yaşamıyorsun, damganı vuruyorsun. İşte Lisa’nın da yapacağı şey bu. O bilgisayar Apple’da yaptığımız ilk büyük projeydi. Kendimizi sanatçı gibi görmeliyiz. Picasso’nun da dediği gibi iyi sanatçılar kopyalar, büyük sanatçılar çalar. Wozniak: -Çalmak istediğimiz şey Xerox… gizli bir sürü ilginç bir sürü şey geliştiriyorlardı. Fare (mause) gibi. Ekranda bir dolu sayı yerine grafik çıkarmak gibi. Ancak mühendisler fareyi Xerox yönetimine kabul ettirememiştir. Steve, Xerox’u, icatlarını göstermeye ikna etmişti. Dehası buradaydı. Savunmasız köylüleri yağmalamaya ve ganimeti toplamaya gidiyorduk. Fare’yi Xerox şirketinden aldıktan sonra oldukça zengin olurlar. Wozniak aldığı uçakla kaza yapar. Lisa bilgisayarı görünce çıldıran Gates, arkadaşı Paul Allen’la uçağa atlayıp Apple’a gider. Bill, Jobs’un da benimsediği, Picasso’nun, “İyi sanatçılar kopyalar, büyük sanatçılar çalar” sözüyle Apple’a geldiğinde, Jobs, onları kabul etme nedenini, "Bizim kültürümüz var, onların yok. Tad yok, orijinallik yok. Ama işimize yarayabilirler." sözleriyle açıklar. Steve, Bill’e, 1984 yılında, tasarladığı bilgisayarı “Macintoch”un tanıtımını yapar. Fare-imleç gösterimine hayran kalan ve o sıralar IBM’le çalışan Bill, Steve’e yardım teklif eder; ona “IBM’e düşmansın ama biz seninle çalışabiliriz.” der ve bu bilgisayara iyi bir yazılım yapma konusunda söz verir. Bu arada Steve’in ürünleri tasarlarken estetiğe çok önem verdiğini görürüz. Ürünlerini alıcıların hayallerine göre tasarlamanın yanı sıra her şeyi kullanımda basite indirgemekte usta olduğu bilinen Jobs, sohbetleri sırasında Bill’e çok çalışmanın önemine değinir ve Apple çalışanlarının haftada en az 90 saat çalıştıklarını belirtir: -Artık insanları sadece çalıştırmıyorsun. İlla bir ideal için savaşmaları gerekiyor. Bu; sanat, bilim ve dinin bir araya gelmesi gibi… Bill Gates veWindows: Seattle’a dönen Bill Gates, 1985’te çok etkilendiği Macintoch bilgisayardan kopyalayarak Windows’u tasarlar. Bunu öğrenenen Steve Jobs çok öfkelenir: “Mac prototiplerimizden yazılım korsanlığı yapıyorsunuz. Bizden çalıyorsunuz. Size güvenmiştim.” Filmde, herkese bağırıp çağıran Gates’in tek bağırmadığı kişinin Jobs olduğu belirtilir. Ona karşı tutumunun oldukça yumuşak olduğu görülür. Steve’i her seferinde tehdit olmadığına ikna eder. Windows işinin sadece uydurma birşey olduğunu, gazeteye verdiği röportajda annesine almak istediği tek bilgisayarın Macintoch olduğunu belirttiğini ve artık bir aile olduklarını ifade ederek dahice Steve’i sakinleştirir. Fakat Windows konusunda Japonlarla anlaşan Gates’in, Jobs’un Windows’u incelemesiyle kaçacak yeri kalmaz. Çünkü Windows Macintoch’la oldukça benzerdir. Apple çalışanlarından biri, Gates'i işkillendirir: "Steve, IBM'i düşman olarak görüyor. Anlamıyor. Asıl düşman sizsiniz. Sizin Windows'un kopyaları su yüzüne çıkmaya başladı. Bizim çalışmalarımızı almışsın Bill. Alıp değiştirmişsin ve şimdi senin olduğunu söylüyorsun." O sırada Jobs, Gates’e Apple'ın ilk reklam filminden kareler izletir. Öfkeyle bagırmaya başlayan Jobs’un "big brother"ı IBM'in yanı sıra Gates'tir artık: -Hata yaptığım çok açık. Güvendim. İnandım. Aile. Sanki bir mafya ailesi gibi, arkanı dön ve anında vurul. Adamlarımız Japonya'dan bu NEC ile döndüler. İçinde sizin Microsoft programlarınız yüklü. Bizimkilerle neredeyse aynılar. Tedirgin olsa da, her zamanki sakin ve okşayıcı diliyle Gates'in "Bazı benzerlikler olabilir Steve." sözleri Jobs’u çileden çıkarır: -Hırsızlık desek. Benzerlikler...Bu sanki peygamber devesiyle iş yapmaya benziyor. Baştan çıkarılacaksın, sonra canlı canlı yenileceksin.  -Steve bütün arabalarda direksiyon vardır. Ama kimse direksiyonun kendi icatları olduğunu iddia etmez. Gerçekçi olur musun biraz. Sen ve ben zengin komşusu olan insanlara benziyoruz. Xerox gibi, her zaman kapısını açık bırakan. Ve sen TV'yi çalmak üzere içeri giriyorsun. Ama oraya gittiğinde anlıyorsun ki önce ben girmişim. Ganimeti ben aldım Steve. Şimdi bağırıyor musun. Bu adil değil. Önce ben çalmak istiyordum. Çok geç kaldın. Kopyalanan veya çalınan ne Jobs'un ne de Gates'in buluşudur. Ekranda grafik ve fare (mause), Xerox mühendislerinin yarattığı öğelerdir. Steve bu sözlerden sonra sakinleşmiştir. Bill'in, onu, Xerox'u kopyalamakla itham etmesi tokat gibidir. Bu mesele, sosyal medyada yıllarca sürecek bir tartışma haline gelir. Aslında hikayenin geneline veya büyük resme bakacak olursak Gates ile Jobs, bu konuda, aynı davranış biçimlerine sahiptirler. Sadece Gates’i yargılamak hata olur. Bilişim konusunda her ikisinin de kopyalama yaptıkları ortadadır. Steve Wozniak: Bu arada Apple’da işler yolunda gitmemektedir. Steve’in etkisiyle Macintoch ile Apple II savunucuları kutuplaşmıştır ve sert tavırları nedeniyle de çeşitli sıkıntılar oluşmaya başlamıştır. Çalışanlar onun hakaretlerinden bıkmışlardır ve bir karede, Jobs’un fiziksel saldırıya maruz kaldığı görülür. Wozniak bu durumdan rahatsızdır. Steve’i bu konularda ikna edemez ve Jobs’un ısrarlarına rağmen üniversite eğitimine geri döner. Woz’un ayrılması Steve’i daha sinirli bir hale getirir. Woz ayrılma gerekçesini, “Şu anda tek yaptığım şey sen arabayı duvara sürerken fren pedalı olmak.” sözleriyle özetler. Filmde -Ella Fitgerald’ın da şarkı söylediği San Fransisco otelde- kırdığı arkadaşları, son bir kez Jobs’un 30. doğum gününde bir araya gelirler. Jobs’un kimseyi dinlemeyen küstah tavırları nedeniyle yalnız kalmaya başladığı farkedilir. O günden kısa bir süre sonra, yönetime getirdiği John Sculley tarafından Apple’dan kovulur. Filmde yıllar sonra, 1997 yılında Apple’a geri döndüğünde ekrandaki Bill Gates’i big brother olarak tanımlar; IBM’i de tanımladığı gibi. Microsoft’la Windows büyük bir aile olmuştur artık. Bill, Apple’nın küçük bir ortağıdır, dolayısıyla Jobs’la da ortaktır. Filmde, olay ağı bittikten sonra, Gates’in dünyanın en zenginlerinden biri olduğu vurgulanır. Jobs’un aile kurduğu Lisa’yı yanına aldığı kareler kısaca verilir. Film sonunda Wozniak veya Woz çocuklara bilgisayar öğretmekte ve bir baleyi finanse etmektedir. Apple’ın arkasındaki yaratıcı adamın çocuklara bilgisayar öğretirkenki sözleri, hayatın azizliğini göstermesi bakımından oldukça anlamlıdır: -Tuhaf ama bazen bazı şeyler, sizin önemli olduğunu düşündüğünüz şeylerden daha önemli hale gelebiliyor. Ne demek mi istiyorum? Belki de yaşlandığımız içindir. Film Müziği: Talking Heads-Burning Down The House                  MAKALE: GAMZE ATAAY